Kitapta hem dilbilimsel semantik (linguistic semantics) hem de felsefi semantik (philosophical semantics) çalışmalarında ele alınan konulara yer verilmektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak kitap temelde dil ve dil-içi ilişkileri merkeze almakla birlikte dilin dış dünya ve zihin ile olan ilişkilerini de inceleyen bir anlambilim projesi şeklini almaktadır. Bu durum kitaba kısa bir tarihçenin yanı sıra kapsamlı bir anlambilim topoğrafyasını tarama ve gündemde bulunan çeşitli görüşler hakkında özet bilgiler sunma gibi önemli bir özellik kazandırmaktadır. Yazar bununla kalmamakta taradığı konuları ve sunduğu görüşleri değerlendirici bir yaklaşımla ele almakta ve kimi görüşleri eleştirip kimi görüşleri de savunarak kendi anlambilim projesini oluşturmaktadır. Ayrıca kitapta anlambilim alanında 20. yüzyılda "özellikle de bu yüzyılın son çeyreğinde" gerek dilbilim ve gerekse felsefe çevrelerinde ortaya çıkan yeni yaklaşımlar da kısaca tanıtılmakta ve bunlarla ilgili değerlendirmeler yapılmaktadır. Dolayısıyla insan bu kitapta hem dilbilimsel semantik alanını hem de felsefi semantik alanını kapsayan oldukça geniş bir topoğrafyayı tanımanın yanı sıra konuyla ilgili çağdaş yaklaşımları da izleme olanağı bulmaktadır. İşte bütün bu özellikleri nedeniyle bu kitabı seçmiş bulunuyorum.