İlk kez 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonunda imzalanan Yeşilköy Antlaşması'yla ortaya çıkan Batı Trakya sorunu Lozan Barış Antlaşması imzalanana dek değişik görünümlere bürünerek sürmüştür. Lozan Anlaşması'yla Batı Trakya Türklerinin hukuksal durumları belirlenmiş ve günümüzdeki biçimini almıştır.
Türkiye sınırına bitişik olan bu stratejik bölgede Türklerin yaşamasından tedirginlik duyan Yunanistan Lozan'da belirlenen Türk azınlık haklarını zorla ellerinden almaya başlamış ve günümüze kadar süregelen baskı ve özümleme politikalarını Atatürk'ün ölümünden sonra uygulamaya koymuştur. Atatürk'ün varlığından ve uyguladığı dış siyasetten dolayı Yunanistan bu politikayı yürütürken rahat davranamamıştır. Türkiye Lozan'ın imzalanmasından sonra Batı Trakya Türklerini unutmamış ve azınlığın hakları 1920 ve 1930'lu yıllar boyunca yapılan anlaşmalarla güvence altına alınmaya çalışılmıştır.
Ancak 1950'li yılların ortalarından sonra ortaya çıkan Kıbrıs sorunu sonrasında Türk azınlık üzerindeki baskısını gün geçtikçe artıran Yunan yönetimleri politikalarını; azınlığı göç ettirmek bu başarılamazsa eritmek temel düşüncesi üzerine oturtmuştur. Bunu bir devlet politikası haline getiren Yunanistan'da yönetim ve hatta rejim değişse bile bu politikanın uygulanması ödün verilmeden sistemli bir biçimde sürdürülmüştür. Yunanistan'ın tek elden devlet politikası olarak uyguladığı yöntemlere Türkiye'nin karşı politikalar üretememesi sonucunda Yunan Hükümetleri politikalarında başarılı olmuştur. 1930'lu yıllarda yüzde 84 nüfusla büyük bir çoğunluğu oluşturan Türkler bugün küçük bir azınlık durumuna düşmüştür.
Batı Trakya Türk azınlığı Türkiye'nin kendi iradesiyle ve anlaşmalar yaparak sınırları dışında bıraktığı tek azınlıktır. Lozan Barış Antlaşması resmen bir garantörlük sıfatı tanımamış olsa da Türkiye gerek bu nedenden gerekse tarihi bağları nedeniyle bu insanlara karşı büyük bir sorumluluk içindedir. Ancak Türkiye bu sorumluluğunu Atatürk'ün ölümünden sonra yerine getirmemiştir.
Bunun nedeni Türkiye'nin Batı Trakya'ya ait kendi belirlediği bir politikasının bulunmayışıdır. Azınlığın karşılaştığı baskılar karşısında zaman zaman çıkışlar yapılmış ancak bunlar uzun erimli bir politika temeline dayanmadığı için yeterli olmamıştır.
Bu kitap; uzun yıllar boyunca göz ardı edilen Batı Trakya Türk azınlığının günümüzdeki sorunlarına ışık tutmak bu sorunların çözüme kavuşturulmasına yardımcı ya da önayak olmak ve Türk kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla kaleme almıştır.