Bize göre bu; aslı "Levh-i Mahfuz" da saklı ve bir kader kalemi ile yazılmış ilahi bir "Senaryo" idi. Asıl bundan sonradır ki hem Türkler ve hem de Aaraplar insanlık tarihini oynayan "Büyük Tiyatro" ve "Tarih sahnesi"nde her biri kendisine bir Yüce Mevla tarafından verilmiş olan "Baş rolü" oynayacaktı.
Bu ilahi senaryoda Müslüman Araplara fazla bir rol verilmemişti. Onlar sadece Türk yurtlarını fethedecekler ve İslâm Dini'ni oralarda bıraktıktan sonra çekilip gideceklerdi. Türklere gelince; bu bir manada Müslüman Türkler'in Orta Doğu hakimiyeti İslam dünyası liderliği ve İslam dininin Avrupa'ya Hayır! "Hıristiyanlığa" üstünlüğe giden yolun açılması idi.
Asıl bundan sonradır ki İslâm Dini; Müslüman Türkler sayesinde siyasi gücünün sınırı olmayan bir Din ve o nispette de muhteşem ilahı bir Medeniyet haline gelecekti.