Cemaatin güvenilir dünyasından fırlatıan insanlar aidiyet duygularını yitirmiş olmaları nedeniyle kitle iletişimin yaydığı kültürün pasif alıcıları olarak görülmektedir. I.Dünya Savaşı boyunca kitle iletişim araçlarının propaganda aracı olarak kullanılması ve faşizm olgusunun ortaya çıkışı da kötümser görüşü desteklemiş kitle iletişim araçlarının çok büyük bir ikna ve yönlendirme gücüne sahip olduğuna inanılmıştır.
20'li ve 30'lu yıllardaki medyanın etkilerine dair bu kabul kitle iletişim araçlarının kavramsallaştırılmasına yönelik değerlendirmelerde bulunan anadamar ABD geleneği ile tarihsel felsefi bakımından kapsamlı ve spekülatif olarak iletişim sorunu üzerinde yoğunlaşan eleştirel Avrupa geleneğinin ortak noktasını oluşturmaktadır.
70'li yıllar iletişim çalışmaları alanında bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. İleşitim alanında paradigmatik bunalım olarak adlandırılabilecek bir dönem başlamıştır...