23 Mart 2005'te Mersin'de on binlerce kişinin katıldığı Nevruz kutlamalarında 12 ve 14 yaşlarında iki çocuğun Türk bayrağını yaktıkları gerekçesiyle başlayan olaylar 2005 yılında Türkiye siyasetine damgasını vuran en karakteristik gelişmeydi. Zaman içinde bir 'ulusal hassasiyet'in kabarışıyla birleşen bu süreçte gündelik hayatımızı dipsiz bir şiddet uçurumuna sürüklemeyi arzulayan güçler Orhan Pamuk davası ve Ermeni Konferansı gibi fırsatlardan yararlanmakta hiç gecikmediler ve her kademedeki devlet yetkililerinin de aleni teşvikiyle linç girişimlerini ülkenin dört bir tarafına yayarak bir korku atmosferi yaratmaya koyuldular.
Berat Günçıkan'ın geniş bir zamana yayılan bu doyurucu ve ufuk açıcı söyleşi kitabında okuyacağımız üzere Murat Belge bütün bu tarihin yakından takipçisi.
Ona göre yeni bir dalga halini almaya yüz tutan bu milliyetçi saldırganlığın mücbir sebebi ulus-devlete duyulan inancın son kırıntıları. Ulus-devlet kurulurken nasıl milliyetçiliğe yaslanarak tarih sahnesinde boy göstermişse çağımızda da çözülürken yine milliyetçiliğe yaslanarak diklenmeye çabalıyor. Biliyoruz ki ulus-devletini kuran hiçbir ülkenin geçmişinde temiz kansız bir tarih yatmıyor. Fakat hiçbir ulusun kendi geçmişiyle yüzleşmeden işlediği suçları kabullenmeden 'uluslar ailesi'nde kansız bir gelecekle yer alması da mümkün görünmüyor.