"Hüznün göbeği saadetin başucuyla noktalanır çoğu kez. Kederin parmakları yavaş ve hissettirmeden mutluluğun saçlarını tarar. Bazen örer bile.
İşte bu sülaleden olan umut gelecek endişesinin hamurundandır. Atiyi en karanlık gördüğümüz günlerde bile içimizden bir yerlerden cüssesinin çok fevkinde bir ışık saçar ümir kandilimiz."
"Bir gün bir büyüğümün sorduğu sualle düştü aklıma gönlüme gerçek... Cevabı düşünmeye hacet yoktu: Tanrı umuttu. Çünkü kendimi bildim bileli bir şeyleri arıyordum. Tanrı umuttu. Zira sevgi haz korku öfke... Hepsinin tükendiği yerde parmaklarımın arasında bir tek o kalıyordu. Tanrı umuttu. Neden mi? Beklediğim hayal ettiğim emek verdiğim her türlü ilişki yarım kırık buruktu bu alemde. Kendine saklamış olmalıydı. Mutlak bütün kesintisiz ve yasaksız bir varoluşu kendi yanına bırakmış olmalıydı. Evet kesinlikle öyle olmalıydı...
Uzaktan görünen yaklaştıkça biraz daha ötelere kaçan her ideal sevgili O'nun yanındaydı. Ya da O'na çok yakın bir yerde... Yoksa aslında böyle "tam" bir şey yoktu bu bir vehimdi de içimdeki umut O'nun ta kendisi miydi?"
Kahramanlarının umut sevgi hoşgörü iyi niyet ve yardımseverlikle birbirine sımsıkı bağlandığı üslubu ve hızlı akışıyla damağınızda sinema tadı bırakacak roman aynı zamanda genç bir yazarın hayatın felsefesini çözme çabası ve bu süreçte dünyaya ve insanlara bakışı hakkında küçük ipuçları veriyor.