Refik Baydur 15 yıl İşveren Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanlığı yaptığı dönemin hatıralarını kaleme aldı. İşveren İşçi ve Hükümet üçlüsü arasındaki pazarlıklar siyasetçilerin işçilerin ve işverenin çalışma hayatına bakış açısını net şekilde ortaya koymaktadır. TİSK Genel Başkanlığı süresince hep uzlaşmadan bahseden ve uzlaşma kültürünün yerleşmesi için çalışan Baydur karşılaştığı zorlukları ve destekleri ayrıntıları ile anlatıyor.
T. Özal S. Demirel M. Yılmaz T. Çiller B. Ecevit D. Bahçeli N. Erbakan ve T. Erdoğan'ın iş hayatına yaklaşımı konusunda önemli bilgiler bulabileceksiniz. Baydur politikacı ve işçi kanadı ile yaptığı görüşmelerde hiçbir zaman kişisel davranmadığını bir sivil toplum örgütünü temsil ettiğini düşünerek bazı şeyleri sineye çektiğini örnekleri ile anlatıyor.
Kitapta birçok ilginç anı mevcut: Turgut Özal'ın kibarca Baydur'u kovması Ecevit'in intikam gecesi Tansu hanımın tehdide varan talepleri açıklıkla kitapta yer almaktadır.Kendisini işçi dostu olarak tanımlayan ve örneklerle bunu ortaya koyan Baydur işçi dostu olmasından dolayı aldığı tepkileri ve eleştirileri ortaya koyarken asla bundan vazgeçmediğini de gösteriyor. İşyerinin olmadığı bir ortamda işinde olmayacağını ancak işçinin de makul taleplerinin kabul edilmesini savunmaktadır.
Hükümetlerin seçimlerden önce işçinin yanında seçimlerden sonra işverenin yanında yer aldığını satır aralarında anlatmakta olan Baydur her şeye rağmen uzlaşma ile sorunların aşılacağına olan inancını ifade ediyor.
Tabiî ki kitabın önemli bir bölümünün de 5 kez kazandığı TİSK başkanlık seçimleri alıyor. Sanmayın ki Baydur sadece işçi ve hükümetlerle pazarlıklar yaptı. Daha çetin pazarlıkları ve mücadeleyi işverenlerle yaptı. Bunu da Sayın Rahmi Koç ile arasında geçen olayları bir birlerine yazdıkları mektupları kitabına ekleyerek gösteriyor.
Baydur'un vurguladığı bir başka önemli mesajda iş hayatında vefadan bahsedilemeyeceğidir. Her an her şeyin değişebileceğini ne işçi kesimi ne hükümet kesimine nede işverene öyle kolay kolay güvenilmeyeceğini örneklerle anlatıyor. Yani Ahde vefa bulamamış.
Baydur kitabını Ben Kimim? Sorusunu cevaplayarak bitiriyor.
Ben bir köylü çocuğuyum...Yemeğimi ortadaki bir tencereden sofradaki insanlarla paylaştım. Onun için paylaşmayı ve zamanında sofrayı terk ederek yeniden yola koyulmayı büyüklerimden öğrendim.Bu memleket bana çok şeyler verdi. Öncelikle onurlu yaşamanın sırlarını köyümden ve Türk insanından öğrendim.Laik parlamenter demokrasiyi ve Atatürk İlkelerini değerli öğretmenlerim ve idealist dostlarımla geliştirdik.
Sanayici olmanın tüm zorluklarını biliyorum. Zengin olmak için elime geçen fırsatları reklam yapmadan layık olanlarla paylaştım.
Aldığım her görevin altına o sorumluluğu taşıyabileceğime inandığım zaman girdim. İnanmadığım hiçbir şeye hatır ve olanaklarım için "evet" demedim.
Çalıştırdığım hiçbir kişinin bilerek haklarını yemedim.
Çalıştığım hiçbir kurum ve kuruluşa bilerek zarar vermedim. Babamın bir önerisine hep sadık kaldım. Rahmetli babam Hasan Baydur bana ölümünden önce şu öğüdü yazmıştı: Devlet memuru olma Politikaya girme Emanete ihanet etme. Doğru yanlış bilemem ama ben böyle yaşadım.