Tıpkı meçhul yazar Sebastian Knight gibi olanlar da bütün deneyselliklerin tükendiği noktada kopyaların labirentinde bir çıkış yolu arıyordu. Yazının artık tek başına var olmayacağı savıyla yazılarına bir de renklerin ve seslerin dünyasından bakılsın istediler. Sayfaların arasından sözlerin kendi müziğini göstermeyi sonsuz kırmızı dairelerin dönendiği bir pencereye Carlos'un Frieda'nın Alicia'nın ve Barış'ın aşklarını sığıştırmayı. Gırnata'nın eski otellerinde cante jondo çalarken size 1500'lerden kalan mektupları okumayı o kayıp Endülüs kuşağının resmini göstermeyi..derken hepimizi bir karelik filmin bir oyunun gizli kahramanları yapmayı..Tıpkı matematikte sonsuza uzayan denklemler gibi hiç bitmeyecekmiş gibi görünüyor böyle bakınca. Belki de insanın düşünmekten usandığı bir aşkınlık noktası bu. Toprağa dönme anı gibi. Neandertal serüvenin ya da bütün "evren bir" hikayelerinin başlangıcına dönme arzusu gibi...