Darbeci general bir gün bir papağan edinmeye karar verir. Kuşa Albay adını takar; ancak ne hikmetse evde her şey bir bir kaybolmaya başlamıştır. O kadar ki generalin yaptığı tablolardan birindeki bir deve bile bir akşam kalkıp gider. Kayboluş generalin yok olmasına kadar varır. Ancak bütün bu olup bitenler anlatıcıyı hiç ilgilendirmez. O kendi çocukluk günlerine dalmış çok eskiden duyduğu ancak bir türlü tamamını hatırlayamadığı bir hikâyeyi mırıldanmaya başlamıştır.
Faruk Duman son yapıtı Kırk'la bu kez insan bilincinin varlığa ve yokluğa dair olduğu bir anlatıyla karşımıza çıkıyor. Varlığın evinin dil dilin evinin de vücut olduğu "gerçek" bir düş Kırk. Düş ile gerçeği ayırt edemeyen kendini yanlış anlayan ve olanaksız olanın gerçek kılınabileceğini gözden kaçıran insan bilincinin sırrını ifşa eden varlıkbilgisini sunuyor Kırk bize. Anlamanın dönüşmek dönüşebilmek olduğunu ima eden varlığın dönüşümlerinin çokluğunu sezdiren bir yapıt bu; bir yanıyla da insanoğluna "varlık olmaklığın tadını" tattıran bir yapıt.