Donna Leon'un bu yapıtında hep birlikte toprağı kazıyoruz. Bunu yaparken toprağın karanlık sırları kirli çamaşırları örtmekte aciz kalışına tanıklık ediyoruz aslında. Üzeri toprakla örtülü genç bir adamın iskeleti Komiser Brunetti'nin geçmişi ve bugünü aydınlatmasına yardımcı oluyor. Yolculuğumuz küçük bir kasabada başlasa da Venedik'e dönüp yüksek tavanlı malikanelerde arıyoruz ipuçlarını. Üstünde aile arması olan bir yüzüğün izini takip ederken sadece bir kayboluş hikayesine ait gerçekleri değil aynı zamanda köklü bir ailenin karanlık yüzünü de buluyoruz. İlk bakışta çürümekte olan tek şey sular altındaki Venedik'ten kopartılıp toprağa gömülen genç bir adamın bedeniymiş gibi görünse de aslında daha köklü daha "soylu" bir şeylerin çürümekte olduğunu gösteriyor Donna Leon bu romanında. Venedik'in içyüzünü içinde yaşadığı toplumun mikrokozmosu olarak bir dedektif romanının merceğinden gözler önüne seriyor.
Ölümün soyluluğun hırsın ve aile olgusunun iç içe geçtiği Soylu Çürüme'de Brunetti her zamanki gibi hizmet ettiği adalet mekanizmasını ve ayrılmaz bir parçası olduğu Venedik'teki "kara ayrıntılar"ı sorguluyor...