SSCB ile 1921'den itibaren ilişkilerini donduran Türkiye Ulu Önder Atatürk'ün 29 Ekim 1933'de Ankara Palas Otel'de Cumhuriyetin 10'uncu yıl kutlamalarında;
"Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur komşumuzdur müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bu günden kestiremez. Tıpkı Osman İmparatorluğu gibi tıpkı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilir. Dünya yeni bir dengeye ulaşır. O zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız."
Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır; manevi köprülerini sağlam kurarak dil bir köprüdür inanç bir köprüdür tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli bir çok olayların böldüğü tarihimizin içerisinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yakınlaşmasını bekleyemeyiz öngörüsünde bulunmuştur. Ancak Türkiye bu isabetli öngörü ile 58 yıl sonra 1991'de yüz yüze gelmiş ve ne yazık ki hazırlıksız bir biçimde yakalanmıştır.
Günümüzde Ulu Önderin işaret ettiği hedefin ne kadar yakınında-uzağındayız? Kafkasya ABD ve RF için neden bu kadar önemlidir? ABD ve RF'un bu bölgedeki güç mücadeleleri hangi alanlardadır? Nihayet bütün bu güç mücadelelerinin Türkiye'ye yansımaları ve etkileri nelerdir?
Bu kitapta; Ulu Önder Atatürk'ün üzerine basarak işaret ettiği günümüzde "Avrasya Balkanları" olarak ifade edilen Kafkasya coğrafyasında yaşanan gelişmelere bir nebze de olsa ışık tutmaya çalışılmıştır.