"Amerikalıların çoğunluğu bugün artık savaşa inanmıyor; Başkan Bush ve yönetimine güvenmiyor söylenen yalanlar artık tüm çıplaklığıyla görünüyor. Hatta öylesine açık görünüyor ki her zaman geç kalan büyük medya bile bu sahtekarlığı yazıp çizmeye başladı. Kendimize şunu sormalıyız: Bu kadar çok insan nasıl böyle kolay aldatılabildi?..." (The Progressive Dergisi 10 Nisan 2006) Amerikalı tarihçi Howard Zinn yazısında nasıl olup da Amerikan halkının Bush yönetimi tarafından böylesine kolaylıkla aldatılabildiğini sorguluyor.
Bush yönetiminin saldırgan politikalarına son zamanlarda ABD içinden yükselen tepkilerde önemli bir artış var. 2006 başında Bush yönetiminin en önemli destekçilerinden Fukuyama yazdığı bir kitapla Neo Con'ların politikalarını artık desteklemesinin mümkün olmadığını çünkü yapılan uygulamaların kendisini bile rahatsız ettiğini ilan ediyordu.
Amerikan politikalarına "içeriden" yapılan eleştiriler Amerikan yönetimine yaptığı yanlışları görebilme imkanı tanıması açısından önem taşıyor. Çünkü "dışarıdan" yapılan eleştiriler çoğunlukla tepkisel olarak algılanıyor ve haklılık payları göz ardı edilebiliyor.
Amerikan yönetimine yapılan tüm eleştirilerin ortak noktası aynı: Amerikan politikaları saldırgan tahakkümcü ve dayatmacı... Güçlü olduğu için haklı olduğunu varsayıyor işbirliğini dışlıyor dünyanın güvenliğini tehdit ediyor...
Dünyanın daha güvenli bir yer olabilmesi konusunda ABD'ye önemli görevler düşüyor. ABD'nin öncelikle herkesten üstün olduğu iddiasını terk etmesi gücü hak sebebi saymaktan vazgeçmesi gerekiyor.
Daha da önemlisi Amerikan yönetiminin hem kendi halkını hem de dünyanın diğer ülkelerini artık aldatmayı bırakması; şeffaf adil işbirliğine açık ve emperyal hedefler peşinde koşmayan bir ülke olmayı hedeflemesi zorunlu görünüyor. Amerikan yönetimi bunu kendi iradesiyle yapmazsa küresel gerçeklerin bunu mutlaka yaptıracağının da bilinmesi gerekiyor.