Her yağmurda mutlaka buluşur kendimizi sokaklara vururduk. Hiç acelemiz olmaz ağır ağır yürürdük. Yetişmek zorunda olduğumuz bir yer yoktu. Baban uzaklarda çalışır annen ise benimle olduğunu bilirdi. Yağmur taneleri buğday gibi sıralanırdı alnında. Avuçlarımla yüzünü siler parmaklarımla saçlarını tarardım. Köşe dönemeçlerinde sımsıkı kucaklaşırdık. Mis gibi yağmur kokardı saçların. Islak ıslak yürürdük yan yana. Yolun sonu tek gözlü evime çıkardı. Sen ıslak giysilerini çıkarırken ben pencereyi açardım yağmur kokusu dolsun diye odamıza. Önce ipek gömleğini çıkarırdın. Ardından bluzunu çoraplarını.. Mini eteğinin fermuarını indirirken aşağıya "Arkanı dön utanıyorum bakma." derdin. Arkamı dönmez ellerimle yüzümü kapatır gözlerimi yumardım. "Gördüm boşuna endişe etme parmaklarım aralıktı." derdim. Gülümserdin. Yalan söylerdim. Yalan söylediğimi bilirdin. Güvenirdin bana. Parmaklarım aralık değildi.
Bir yaprak gibidir insan.
Tohum çatlar gül açar yaprak yeşerir.
Zaman geçer mevsim döner..
Kesilince yaşam suyu sonbaharda
Düşer dalından yaprak...
Daldan düşmektir ölmek de
Ve hepimiz bir yaprak değil miyiz?