Yetmişlerin sonunda Türkiye'nin en popüler şarkıcılarından biri TRT'nin siyah-beyaz ekranına elinde balonlarla çıkıp "Benim balonlarım vardı. Onları kimler aldı?" dizelerini seslendiren İbo'ydu. Bugün yitip gitmiş çocukluk günlerini gözlerinin önünden geçiren çoğu insanımız hafif kilolu kalın çerçeveli gözlüklü İbo'nun o sevimli görüntüsünü kuşkusuz içlerine tatlı bir hüzün veren nostaljik hislerle yâd edecektir.
Öğrenciliğini ve akademisyenliğe adım attığı ilk yıllarını koca koca kitaplara nakşedilmiş Türk dış politikasının "kırmızı çizgilerini" öğrenerek bir çok resmî ve özel stratejik araştırma merkezinin bir furya halinde düzenledikleri beyin fırtınası toplantılarında kimi zaman sivil kimi zaman apoletli devlet adamlarımızın "kırmızı çizgi" nutuklarını dinleyerek geçirmiş biri olarak ben de bugünden geriye baktığımda o "kırmızı çizgilerimizi" artık her biri mazinin derinliklerinde kalmış hatıralar olarak yâd ediyorum. Bazen de kendi kendime soruyorum: "Acaba kırmızı çizgimiz falan yoktu da birileri bizim ulusal duygularımızı okşamak için mi bunları uyduruvermişti?"
Türkiye'de hükümetlerin bir zamanlar "kırmızı çizgilerimiz" diye ilân ettikleri şeylerin maalesef yavaş yavaş kırmızı balonlara döndüğünü siz de görmüyor musunuz?.
Sözünün arkasında duramayan Türkiye'nin caydırıcılık gücü ve inandırıcılığı giderek azalmakta. Ama belki daha önemlisi vatandaşın da bu kırmızı çizgi edebiyatına karnı doymakta.
Yeni kırmızı çizgiler icat ve ilân edenlere izledikleri politikaların maliyetlerini de millete fatura edenlere "Bizim zaten kırmızı çizgilerimiz vardı. Onları kimler aldı?" diye sormak hepimizin en doğal hakkı değil mi?