Bu çalışma Türkiye'deki belirli bir işçi sınıfı imgesine yönelik bir kuşku ve tatminsizlikten doğdu. Gözlemim oydu ki hem akademik hem de popüler düzlemlerde işçi sınıfı imgesi örgütlü işçi sınıfı kesimleriyle sınırlı kalmıştır. Yakın zamana kadar bu imge esasen yalnızca örgütlü mavi yakalılarla sınırlıydı. Fakat devlet memurlarının yaygın bir şekilde örgütlenmeye başlamasıyla birlikte onlar da en azından bazı kesimlerce işçi sınıfı içinde görülmeye başladılar. Yine de hem popüler hem de akademik işçi sınıfı kavramları hala 'örgütlü' kesimlerle sınırlı kalmaya devam etmektedir. Bunun esas olarak ücretli emeğin büyük işletmelerde toplanacağı şeklindeki örtük bir varsayımdan kaynaklandığını düşünüyorum. Bu yüzden küçük işletmelerdeki işçilerin görmezlikten gelinmesi yaygın bir tutumdur. Küçük işletmelerdeki emek ilişkilerinin hala pre-kapitalist özellikler taşıdığı bu işletmelerdeki işçilerin henüz olgunlaşmamış ücretli emek biçimlerini temsil ettiği yarı-proleter oldukları ücretli emeğe ancak yakın zamanlarda katıldıkları yakın zamanlarda göç etkileri ve güçlü kırsal bağlantılara sahip oldukları gibi başka bazı varsayımlar da bu tutuma eşlik etmektedir. Popüler ve akademik kavramlaştırmaların barındırdığı bu varsayımlara uygun olarak işçi sınıfı üzerine çalışmalar da esas olarak örgütlü kesimlerle sınırlı kalmıştır.