İslâmiyet'in ve Arap Yarımadasının siyasi birliğinin kurulmasının eşzamanlı olarak ortaya çıkması bir vakıadır. Nitekim birçok Arap tarihçi çoktanrıcı kabileciliğin yerini- tektanrıcılığın almasının Arap ulusunun oluşmasında önemli bir rol oynadığı görüşünde: Zira aynı Tanrıya itaat etmek aynı siyasi iktidara itaat etmekle eşanlamlıdır. Oysaki Araplar Yahudi ve Hıristiyan tektanrıcılığını biliyorlardı. Fakat eğer Hıristiyanlığı kabul etseydiler bölgeye hükmeden Bizans'a bağımlı duruma gelmeleri tehlikesi vardı ve bundan çekiniyorlardı. Buna karşılık kendi paylarına Yahudiliğin bir biçimini benimsediklerindeyse Yahudiliğin arkasında bir devlet sistemi olmadığı için böyle bir tehlikeye maruz olmayacakları düşüncesi hâkimdi. O zaman Yahudiliğin kendilerine özgü özel bir yorumuna dayanmak onlara daha çekici geliyordu bunu yaparken de Yahudiliğin Sami ırkından bir halkın dini olduğunu reddediyor ve Sami ama aynı zamanda Arap olan kendi atalarına gönderilmiş bir din olduğunu iddia ediyorlardı.