Karların oluşturduğu çığlar ve dağların tepelerindeki buzullar yapıştıkları kayaları da beraberlerinde sürükleyerek koca bir nehir gibi gece boyunca obayı da içine alan geniş bir alana aktı durdu.
Ardından lapa lapa yağmaya başlayan kar öyle bir örtüp de saklamıştı ki her şeyi; sabah olduğunda obanın bulunduğu topraklar üzerinde binlerce yıldan beri hiç kimsenin yaşamadığı sanılırdı.
Geride hiçbir iz bırakmadan hep birlikte yok olmuşlar gecenin sessizliği tekrar Uygur ellerine egemen olmuştu.
Ertesi günlerde olayı haber alan diğer Uygur boyları ağıtlar yakıp destanlar düzdüler. Yıllarca Kutluğ'un tüm obasının karların ve buzların altında kalarak yok olduğunu; obada yaşayanlarınsa aynı anda nefeslerinin kesilerek el ele uçmağa vardıklarını herkese anlatıp durdular.
Bizim amacımız insanoğlunun evrimini hızlandırıp bir üst düzeye geçmelerini sağlamak. Onların ise; bu evrimi ellerinden geldiğince geciktirerek Karanlık Güçlerin evrenlerdeki varlığını sürdürmelerinin temini. Onlar eğer sandığı açmayı başarırlarsa Kadim El Yazmaları'ndaki gizli bilgileri onları almaya henüz hazır olmayan insanlığa verecekler.
Bu uygulamayı daha önce de Atlantisliler üzerinde denemiş ve başarılı olmuşlardı.
Öykünün devamı İstanbul'da yaşandı ve kahramanları da içimizden birileri idi...