Avrupa'ya açılan kapı niteliğinde olan Balkanlar Avrupa ile Kuzey Afrika Orta Doğu ve Asya arasında stratejik öneme sahip bir bölgedir. Bu özelliğinderdir ki tarihin her devrinde birçok kez istilalara uğramış birçok millet bölgeye damgasını vurmuş eserlerini kültürlerini ve medeniyetlerini bırakmıştır. Bölge insanları hiçbir zaman kendi kaderlerine bırakılmamışlar; büyük devletlerin bölge devletlerinin ve stratejik taktiklerin arasında kalmışlardır. Bu sebeple bölgeyi iyi anlayabilmek dünyayı stratejik güçleri hedefleri ve taktikleri iyi analiz etmeye getirir. Osmanlı sonrası karışan karıştırılan bölge koskoca dünya savaşına yol açacak bir fitil görevi üstlenmiş ve kıvılcım buradan çakılmıştır ikinci Dünya Savaşı'nda da bölge işgallere maruz kalmıştır. Soğuk savaş döneminin konjektürü gereği gerilimle ayakta duran bölge soğuk savaş sonrası Bosna ve Kosova olayları aynı zamanda mevcut Epir Makedonya Transilvanya ve Dobruca ihtilaflarıyla hala ciddi problemlere ve genel savaşlara yol açabilecek potansiyele sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Türkiye bir Balkan ülkesi olması tarihi kültürel ve stratejik bağlarının mevcudiyeti sebebi ile bölge ile daha da ilgilidir. Özellikle soğuk savaş sonrası şartların itim kuvvetiyle Bosna ve Kosova savaşlarında aktif rol oynamış Balkan gerçeğini yeniden keşfetmiştir. Özellikle Bosna-Hersek Makedonya ve Arnavutluk'la yakın ilişkileri ittifak anlaşmaları Türkiye'yi bölgede etkili bir aktör konumuna yükseltmiştir.