Türkiye artık ne Atatürk'ün dönemindeki ve hatta ne de 1945 yılındaki Türkiye değildir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı'nın bitimiyle birlikte iç ve dış siyasal koşullardaki değişikliklerin Kemalist ilkeler göz ardı edilerek yorumlanması ve ortaya çıkan olumsuzluklara karşı gerekli ulusalcı direnişin gösterilememesi nedeniyle Türkiye'nin toplumsal ekonomik ve siyasal yapısı artan bir ivme ile emperyalizmin biçimlendirmesine bağlı kılınmış bulunuyor. Bu gelişmeler kültürel alanda ise Kemalist özden koparak yozlaşmak ve çağın gerisine düşmekle sonuçlanmıştır. Bugün kıyısına sürüklendiğimiz uçurumun tohumları 1945-1950 arasında atılmış 1950-1960 döneminde ise bu tohumlar ülkemizin topraklarında dal budak sarmıştır.1945-1960 yıllarına damgasını iki siyasal parti basmıştır: Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti. Sorumluluk en başta bu iki partinindir. Öylesine ki örneğin Köy Enstitüleri'ni önce C.H.P. Köy Enstitüsü olmaktan çıkarmış D.P. de kapatmış; tekke ve zaviyeleri imam-hatip okullarını C.H.P açmış D.P. bu yoldan yürümüş; ezanın Arapça'ya çevrilmesi TB.M.M.nde C.H.P. ve D.P. oyları ile kabul edilmiş; okullara din derslerini C.H.P. koymuş..