Günümüz Avrupa bütünleşmesini belirleyen süreç siyasal ve ekonomik boyutların bir arada işlendiği ve bunların örgütsel sorumluluklar kazanmaya başladığı 19. yüzyıl gelişmeleri olmuştur.
Bu yüzyıldaki Avrupa bütünleşmesinde doğrudan uluslararası ekonomik iş birliği gereksinimleri öne çıkmış ikili ya da çok taraflı konferans sistemleri giderek kişilerin adlarıyla anılan birlik modellerinin ileri sürülmesine yol açmıştır. Roma antlaşmalarına kadar Milletler Cemiyeti Birleşmiş Milletler Avrupa Konseyi gibi kuruluşlarda dağınık biçimde gelişen hareket 1950'lerden sonra farklılaşarak Birlik oluşumuna yol açmıştır. Roma Antlaşması değişen uluslararası koşullarda bölge esasına dayalı benzer ve rakip ekonomiler arasında bir ortak pazar kurulması ve bu pazar avantajlarının değerlendirilmesi amacıyla ekonomik ve siyasal bir yapılanma sağlayarak Birliğin ilk yapı taşını oluşturmaktadır.