Ey aşk! Al götür bedenimi uzak diyarların keşfedilmemiş bölgelerine. Bütün benliğim senin olsun ve bütün duygularımı gecenin yangın çıkan düşlerine vur! Sonsuzluğa çarp beni geçmişe böl. Geleceği çıkar ve yalnızca kendinle topla beni. Ve öylesine yok et ki beni kendinde ortada ne sen kal ne de ben... Bir tek şey kalmalı ikimizden; kan rengine bürünmüş ince bir ter akarken hayata sadece ve sadece adımız kalmalı. Ve adımız aşk olmalı baştan sona...
Aşk dediğim sensin ey sevgili! Eğer sen olmasaydın aşk olur muydu? Eğer sen dolmasaydın hücrelerime aşk olur muydu? Aşkı aşk yapan sensin. Bedenlerimiz titrerken ve bütün hücrelerimiz birbirine geçerken bütün bedenimizi savuran gökkuşaklarına ve adına aşk dediğimiz yaşayarak öğrenilen o tutku aslında sensin.Ve benim aşk denilen ey sevgili! Sana dokunurken titreyen hayatın değil mi? Ateş düşmüş avuçlarım sana uzanırken teslim olduğun yok olduğun o aşk benim! Ateş kırmızısı dudakların ay ışıklarını yakarken bütün günahlara açık yüreğini alıp götüren benim!