Şeyh Bedreddin ve Varidat
Şeyh Bedreddin ve Varidat
  • STOKTAN TESLİM
  • 24 SAAT
    İÇİNDE KARGODA
  • Basım Yılı
  • Sayfa Sayısı
    307
  • Kağıt Türü
    Kitap Kağıdı
  • Ebat
    13,5 x 19,5
  • Dil
    Türkçe
  • Cilt Durumu
    Karton Kapak
  • ISBN-13
    9789758612390
Tarih üzerine düşünmek ölmüş-gitmiş olanlarımızı yeniden aramıza taşıma işidir. Bu yolla tarihe sahip çıkma girişimidir. Bunu sağlıklı yapamazsak ölmüş-gitmiş kimi alçakların "oyuncağı" olabiliriz; çünkü tarih yalnızca dürüstlerin değil alçakların da tarihidir ortak tarihtir ya da tarih içinde tarihtir. Eksikliği yaşam "bağışlamaz" "boşluk" da tanımaz; ne olup ne bitiyor demeye fırsat bulamadan tarih "egemenin hizmeti"ne girer ya da bizler bu tarihin "hizmetçisi" oluruz. Böylesi bir son yakalandığında "ölüler yaşayanları bir bir gömmeye" başlar. Yaşamın geleceğine egemen olmak istiyorsak "zamanı yutmak" kendimize egemen olmak istiyorsak "yutulan zamanı gözlemek durumundayız.

Geçmiş olayların tarihsel özelliği ancak "geleceğe" katkıları ortaya çıktığında tam olarak anlaşılabilir: Aradan altıyüz yıla yakın süre geçti tam anlamıyla "gelecek zaman"da sayılırız; bilmek için "yeterli zaman" geçmiştir. Kaynaklar boş bir evde duran "hayaletler" gibidir; tarihle sulanabilirse sulanıp canlandırılabilirse "hayalet" olmaktan çıkıp aramıza katılabilirler. Hayaletlerin aramıza katılması "geçmişimizle çiftleşmek" anlamına gelir ki "doğum" kaçınılmazdır.

Bizler Şeyh Bedreddini Nazım Hikmet'in "Şeyh Bedreddin Destanı"ndan öğrendik: Nazım Hikmet isyanın geçtiği tarih kesitine koğuşun demir parmaklıklarına yanaşan ve Tornacı Şefik'in gömleğini giyen Börklüce Mustafa'nın dervişlerinden birinin "ruhu" ile yolculuk etmişti. Biz ise Bedreddin'in kavga düşünce dünyasına "yaşamın sonuncu kaynağı olduğuna inanılan ve canı taşıdığı kabul edilen" ondan bize ulaşan tek "kanıt" durumunda bulunan "kemikleri" ile seyahat edeceğiz. Kemiklerden oluşan "iskelet" geriye taşındığında "bin bir can edinir bin bir dona bürünür"; geçmişin orasında-burasında "bedensiz dolaşan ve beden beden" diye çığrışan Bedreddin müridlerini "uçurup" aramıza taşıyıverir. Bu aslında "söze gelmek sözle gelmek" yeni bedenlerde "yorumlanmak" yani "davranışa dönüşmek" bu yolla geleceğe taşınıp "ölümsüzleşmek ölmeden evvel ölmek ya da yaşarken dirilmek" demektir. Nazım Hikmet'in Şeyh Bedreddin Destanı'nın sonuna eklediği Ahmed'in öyküsü bu tasarıma çarpıcı bir örnektir. Ahmed'in dedesi ile muhabbet eden erenler tok ve kararlı bir sesle şöyle der:

-"İsa peygamberin ölüsü etiyle kemiğiyle sakalıyla dirilecekmiş. Bu yalandır. Bedreddin'in ölüsü kemiksiz sakalsız bıyıksız gözün bakışı dilin sözü göğsün soluğu gibi dirilecek. Bunu bilirim işte".. Bedreddin yine gelecek diyorsak sözü bakışı soluğu bizim aramızdan çıkıp gelecektir diyoruz..

...ve yazarken
Simavneli "Teshil"ini
Torlak Kemalle Mustafa
öptüler
şeyhlerinin elini.
Al atların kolanını sıktılar.
Ve İznik kapısından
dizlerinde çırılçıplak bir kılıç
heybelerinde el yazma bir kitapla çıktılar...
Kitaplarının adı:
"Varidat"dı.

Nâzım Hikmet
YORUM YAPIN
Yorum Başlığı:
Yorumunuz*:
 
Bu ürünle ilgili bize iletmek istediğiniz her hangi bir hata mevcut ise aşağıdaki formdan gönderebilirsiniz.
Bildirdiğiniz hata tarafımızdan düzeltilince e-posta ile bilgilendirileceksiniz.
Hata Detayı:
FIRSATLAR
© 2024 KitapStore.com - Tüm Hakları Saklıdır