Pencereden baktığımda gözlerime inanamadım: Evin yani apartmanın tam karşısında bir tank mevzilenmiş ve topunun namlusunu bizim pencerelere göre ayarlıyor.
İki üstü açık Cemse üzerlerinde projektörler evimizi aydınlatıyorlar. Sabaha karşı saat 3-3.10 civarıydı etraf gündüz gibi oldu. Bir Cemse üzerinde bir top o da izim pencerelere göre namlusunu ayarlıyor. Ayrıca iki Cemse dolusu tam teçhizatlı asker Cemselerin önünde pozisyon almak üzere düzenleniyor. Gelen bazı bağrışmalardan apartmanın arkasını çevirmekte olduklarını anlıyoruz. Nişantaşı Valikonağı Caddesi'nde Hayat Apartmanı'nın dördüncü katı. Sanki arkadan babam kaçacak veya silahlı muhafızlar arka tarafta gizlenmiş vs gibi. Gördüklerim karşısında tam manasıyla şoke olmuştum. Anımsadığım büyük bir korku sıkıntı. Kalbimin atışlarını şakaklarımda duyuyordum. Boğazım sıkılacak gibi oluyordu. Evi uçuracaklar gibi bir hisse kapılmıştım. Askerlerimiz Mehmetçikler gelse de bizi kurtarsalar diyordum. Bunlar bizim askerlerimiz olamaz. 12 yaşındaki kafamla bunları düşünüyordum. Belki o anda Sıkıyönetim Karargahında Sayın İhtilalci Numan Esin keyifle çayını yudumluyor gelişmeleri tatlı bir heyecanla takip ediyordu. Devletin parasıyla alınmış silahlar hükümete ve yakınlarına onları seven seçen Türk halkına mı çevirilmeliydi? Kendine göre gerçekleri vardı. O haklıydı bunlar yapılmalıydı. Güç ondaydı..