Râna'da Osmanlı'nın çöküş günlerine hassas bir kızın gözleriyle bakan Osman Necmi Gürmen bu kez okurlarını Kanuni'nin Barbaros'ların Turgut Reis'lerin Akdeniz'ine götürüyor: Mühtedi savaşın denizlerde kazanıldığı bir dönemde Endülüs'ten Kıbrıs'a Cezayir'den Payitaht-ı Cihan'a Akdeniz'in ve Akdeniz'i yurt bellemiş korsanların romanı... Aynı zamanda iç içe geçmiş iki ömrün sadakatin ve sevginin hikâyesi. Kalabriya'da doğan Müslüman olduktan sonra Kapudan-ı deryalığa kadar yükselen Kılıç Ali Paşa'nın hayatını kölesi oğlu Luca'nın bir başka mühtedinin gözlerinden aktarıyor Gürmen. Ve soruyor: Hangisi daha güç? Yeni bir inancı kabul etmek mi eskisinden sıyrılmak mı?
La Mancha'lı asilzade don Quijote'nin yürekliliğini ve iyi kalpliliğini öve öve bitiremediği Uluç Ali.. Tekrar vaftiz olması için Papalığın Kalabriya'da baronluk teklif ettiği Occhiali.. Payitaht-ı Cihan'da denizin üstüne Ayasofya'nın küçük bir benzerini inşa ettiren Kapudan-ı derya Kılıç Ali Paşa..
Osman Necmi Gürmen Osmanlı'nın en güçlü olduğu bir dönemde "sonun başlangıcı"nı ve bu başlangıca direnmeye çalışanları vurucu bir şekilde anlatıyor: "Zaman değişiyor Kapudan-ı derya beş on sene içinde Saray artık dünyanın payitahtı olmaktan çıkacak!"