Sultan Abdülhamid hakkındaki "Ulu" ya da "Kızıl" yargısı pupa yelken sürüyor. Bir kısım "etkin" siyasî-entelektüel çevrelere bulaşan "Abdülhamid illeti" büyük ölçüde onun çok yönlü politikalarını anlayamamaktan etrafını kuşatan ağır şartları takdir edememekten geleneksel kaynaklardan beslenen kişiliğine ve tavırlarına duyulan alerjiden türüyor. Bu biraz da "Görünmez Sultan"ın Yıldız'a kapanarak zatını ve fikirlerini dış dünyadan gizlemesinden ve gizemli alemine nüfuz edememekten kaynaklanıyor.
Belki Yıldız'a hapsolmuştu; ama ufku vizonu hayalleri projeleri ve yenilikleri Yıldız'ın duvarlarını ve çağını fersahlarca aşacak seviyedeydi. Abdülhamid'in çehresini kapatan kalın örtü açıldıkça ve kişiliğine saldırıların katranı temizlendikçe "Gerçek Abdülhamid" tüm ihtişamıyla ortaya çıkmakta ve şaşırtıcı parlaklığıyla gözleri kamaştırmakta.
O; gerçek bir proje politika strateji ve reform adamıydı. O "asrın en siyasi padişahı" idi; tam bir siyaset cambazı ve diplomasi kurduydu. Emperyalizme karşı Hasta Adamı cesurca müdafaa eden "Son Kurtarıcı"ydı. Yine o ilan ettiği meşrutiyetle açtığı okullarda yetişen asker ve bürokratlarla gerçekleştirdiği imar-iskan ve alt yapı hizmetleriyle Cumhuriyet'in ve modern Türkiye'nin temellerini atanlardandı.
"Abdülhamid Gerçeğini" doğru anlamak ve keşfetmek şüphesiz ki bugünümüze ve yarınımıza büyük ışık tutacak. Necip Fazıl'ın deyimiyle "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamaktır." Hatta François Georgeon'un enfes tespitine göre "Abdülhamid'i anlamak bugünkü Türkiye'yi anlamaktır." İşte bu kitap "Abdülhamid Gerçeği"nin yeniden anlaşılması ve bilinmeyen cephelerinin keşfedilmesi noktasında ezber bozacak bir keyfiyettedir. Eserin kafa karışıklığının dinmesine kara(rtılan)nlık bir dönemin aydınlanmasına vesile olması en büyük devlettir.