Hepsi birbirinden kötü korkunç günler ve geceler yaşadım. Sanki bir şeyin sahtesiyim ben. Belki de kendimi geçmişte okuduğum bir romanın baş kişisi sanıyorum. Sonuna kadar okumayı beceremeyip bıraktığım toplumsal gerçekçi bir romanın... Kendim gibi olmayı hep küçümsediğimden olacak çoğu zaman başkalarına benzemeyi istemişimdir. Hep de benzetmiştir insanlar beni o başkalarına. Benim durumumdaki birinin yaptıklarımdan başka yapabileceği ne vardır ki? Kendi kendime sorduğum sorulara verdiğim yanıtlar hep oradan buradan okuduğum ya da bir biçimde kulağıma çalınmış sözler. Sorduğum sorular da öyle. Ama hepsi de yarım yamalak. Ne zaman kitap okumaya başlasam yazılmış diğer kitapları okumaya yaşamımın yetemeyeceği endişesiyle telaşlanıp elimdekini de yarım bırakırım. Yazmak... O daha kolay ve daha acısız. Çünkü yazdığım ve yazabileceğim her şeyin daha önce birileri tarafından yazıldığını söylendiğini düşünüldüğünü bilmek bana huzur veriyor. Zamandan mekandan uzakta kişilerin gerçek kişiliklerinin içinde süren bu maceraya tutulacak ve kendi içinize döndükçe yüzünüzü yeniden tanımaya başlayacaksınız kendinizi. Çıplak sizi kendi yolculuğunuza çıkmaya çağırıyor..