Bir medeniyet coğrafyası düşünün. O coğrafyada doğan her çocuğun kulağına ezan okunur kâmet okunur. O coğrafyada yurt tutan köy kasaba şehir kuran topluluklar ezan mayalı Kur'an ve salâvat boyalı bir ruhla yaşar. Zaman şeridinin her karesinde çizilen hayat tablosuna hakim renk ve şekiller Ahmed ü Mahmud u Muhammed Mustafa aleyhisselam edalı renk ve şekillerdir. Onun soluklarına onun seslerine ayarlı onun ayak izlerini takip eden bir hayat seyri bir hayat akışı vardır. Padişahından halkına varıncaya kadar her ferdinin böyle bir hayat ikliminde yaşadığı medeni bir toplum...
Bu güzel toplumun idarecilerinden olan II. Bayezid "Kapının gedâsıdır Adlî onu reddetme" derken Kanuni Sultan Süleyman "Gitmesin nâm-ı şerîfin bu dilimden dembedem" diyerek onun en sevgilinin ismini dilinden düşürmek istemez.
Gül ağacı başlangıçta dikenli bir gövde ve dalken rengârenk güllerle bezenince bu fidan tanınmaz hâle gelir. Kokusu baş döndürür rengi gönüller çeler. Onda gönülleri ferahlatan; ibret almaya zorlayan bu muhtevâ zenginliğini görebilmek gerekir.
Türkler sevgili peygamberlerinin kokusunu gülde ararlar. Gül Türklerde Hz. Muhammed'in sembolüdür. Hatta gülün Peygamberimizin terinden yaratıldığını söyleyenler dahi vardır. Gül Hz. Muhammed'in yüzünün remzidir. Bu kitapta Türklerin sevgililer sevgilisi peygamberlerine olan bağlılıklarının değişik tezahürlerini bulacaksınız.
Gönül tahtımızın eşsiz sultanı "En Sevgili"nin şefaatlerinin üzerimize olması dileğiyle...