Dünya ekonomisi her geçen gün artan oran ve önemde küreselleşme bir yapı kazanmaktadır. Bu yapının yansıması olarak makro planda ülkeler hızlı bir dönüşüm sürecine girerken ulusala ve/veya uluslar arası şirketler açısından da farklı yöntem yaklaşım ve felsefelerle bu akım içerisinde varlıklarını koruma-sürdürme mücadelesi verildiği görülmektedir. Şirketlerin bir kısım bu ''yeni yöntem''de kullandığı yöntem daha küçük parçalara bölünerek dinamik bir güç yapısı elde etmek şeklindeyken; diğer biçimlerdi oluşturma yönünde gerçekleşmektedir.
Ülkerlerin de bu yapının benzeri bir eğilim içinde olduklarını söylemek mümkündür. Etnik ve kültürel sebeplerle bir kısım ülkeler kendi içlerinde bölünerek yeni '' bağımsızlıklar '' tesis ederken özellikle gelişmiş ülkeler; küresel etkilerinin arttırabilmek için belirli norm ve kurallar altında yeni bütünleşme oluşturmalar içindedirler.
Güçlü yapısı olan ülkeler ve ekonomik dünya pazarındaki etki ve paylarını belirli stratejiler içinde arttırmaya çalışırlarken gelişmekte olan ülkeler de ''statü değişimi'' sıçraması yapabilmek için model ve gösterim arayışları içerisine girmişlerdir. Ancak çok istisnai birkaç ülkenin dışında çağımızda bu başarıyı sağlayan ülke çıkmamıştır. Bu durumun başlıca sebepleri arasında seçilen kalkınma modellerinin bahsi geçen ülkelerdeki sosyal kültürel ve ekonomik yapı farklılıkları sonucunda başarısız kalması gelmektedir.
Çağımızdaki gelişmelerin neticesine''küreselleşme akımı'' bütün dünya ülkeleri ve uygarlıklarına zengin ve medeni bir ufku simgelerken umulanın aksine bir kısmına da en azından belli bir dönem sanat gerçeklik ( virtual realty ) ifade edecektir.