Ormanın kuytu bir köşesinde dalların ve çalıların örttüğü daracık bir yerde dünyaya geldi. Burası ancak annesine ve kendisine yetecek büyüklükteydi. Buğulu gözlerle etrafına bakındı. Henüz çevresindekileri net göremiyordu. Biraz zorlanarak da olsa önce iki sonra dört bacağının üzerinde dikildi. İncecik bacakları tir tir titriyordu. Heyecanlandı; düşeceğini sandı. Fakat düşmedi; ayakta durmayı başardı.
Az ilerideki ağaca tünemiş olan saksağan:
Ne güzel bir yavru diye bağırdı. Ne kadar güzel cesur ve becerikli bir yavru! Ah! Yeni doğmuş bir yavrunun hemen ayağa kalkabilmesi gerçekten çok ilginç. Aferin sana minik karaca! Aferin sana minik karaca!
Minik yavru uzun bir uykudan yeni uyanmış gibiydi. Upuzun kirpiklerinin arasından mahmur mahmur bakıyordu. Yeni doğanlara özgü çok sevimli ve masum bir yüzü vardı. Kızıla çalan kahverengi tüylerinin arasındaki beyaz benekler ona pek yakışmıştı.
Tüm dünya çocuklarının okuduğu okurken de iyilik erdem yardımseverlik ve kahramanlık adına pek çok şeyle ilk kez tanıştığı bu kitapları 7-9 yaş grubu çocuklar büyük zevk ve beğeniyle okuyacaklar...