Ahırın avlusunda oynarken aşağıda gümüş söğütlerin altında akan derenin hüzünlü şırıltısını işitirdik. Evimiz iç bahçenin büyük kestane ağaçları arasında kaybolmuş gibiydi. Annem İstanbula gitmişti. Benden bir yaş küçük olan kardeşim Hasanla Dadaruhun yanından hiç ayrılmıyorduk. Bu babamın at bakıcısı ihtiyar bir adamdı.