AKP'yi kuran ana aktörler Refah Partisi geleneğinden geliyorlardı ama onlar İslamcı damar içindeki eleştirel okumadan çok Türkiye'de 24 Ocak (1980) kararları ile birlikte başlayan neo-liberal politikalar ve toplumsal savrulmanın eseridirler. AKP'nin ana aktörleri "Biz artık İslamcı değiliz" derken sadece devlete İslam'dan kurtarılmış yeni bir ideoloji taşımak anlamındaki İslamcılıktan imtina etmiyorlar aynı zamanda bir duruş ve yönelişten vazgeçiyorlardı. Müslümanların siyaseti bitmedi bitmez. Ama bir dönemin kapandığı kesin. Müslümanların bundan sonra bugüne kadar kullandıkları yöntem ve tarzla siyasetlerini sürdürebilmeleri mümkün değil. Zaten Erbakan Hoca da Saadet Partisi'nin değişmesine izin vermeyerek bir şekilde bu dönemin kapandığını ilan etmiş oldu. Türkiye'nin ve dünyanın 28 Şubat'ı bu kitapta anlatılan savrulmaları getirmiş Müslümanların siyasetini geriletmiştir ama aynı zamanda gelecek için önemli imkânlar da oluşturmuştur. Artan baskılar saldırılar işgaller küresel kuşatma en çok Müslümanları etkilemektedir.
Bu durumda küresel sömürüye karşı en büyük tepki ve cevap yine İslam coğrafyasından yükselmektedir. Şimdi esas soru Müslüman siyasetçilerin yaşananlardan hareketle yeni duruma uygun yeni bir siyaset ortaya çıkarıp çıkaramayacakları sorusudur.
Bunun neşvünema bulacağı yer otoriter rejimler ve işgallerle boğuşan ülkeler değil kesintili ve sorunlu da olsa elli yılı aşkın bir süreden beri modernleşme ve demokrasiyi tecrübe eden Türkiye'dir.