Günümüzün marjinalleşmiş siyaset-dışı ve parçalı solu kaçınılmaz mıdır? Bu çalışma bu soruya hemen başından bir ''hayır'' cevabını veriyor. Bugünün Türkiye'si pekâlâ çalışanların kendi örgütlenmeleriyle ülke siyasetine katıldıkları bir ülke olabilirdi. Türkiye'nin ekonomik endüstriyel politik ve kültürel gelişme düzeyi kadar sol ve sosyal hareketin 1960-1980 döneminde yaşadığı deneyler de bu tarihsel seçeneğin nesnel temellerinin var olduğunu göstermekte. Bu açıdan bakıldığında solun kaderini belirleyen söz konusu yirmi yıldaki öznel müdahale ve gelişmelerdir. Türkiye'de sol siyasetin temel öznesi olma potansiyelini 1960'lı yıllarda hem yaratmış hem de ziyan etmiştir. Geriye dönüp bakıldığında 1968 yılına kadar geçen sürecin bu konuda belirleyici bir olduğu görülür. Peki solun kaderi niye 1968'e gelindiğinde belli olmuştur? Neden 1968 sonrasındaki yükseliş ya da 1974-1980 dönemindeki muazzam sol kitleselleşme bu alanda yeni bir dinamiğin oluşması anlamına gelmemiştir? Bütün bu süreç boyunca sol önderlerin tarihsel sorumlulukları konusunda neler söylenebilir? Bu çalışma bu temel sorulara cevap aramakta.