Hüseyin Latif'in hikayeler bütününden zihin kurmacalarıyla oluşturduğu roman tadında bir çalışma.. Yazar bu kitabında da her zamanki gibi gelişmiş toplumlarda bireyleri en çok ilgilendiren konuları aşkı sevgiyi mutluluğu ve yalnızlığı kahramanlarının ruh halini yaşayarak kendisine özgü kurgu ve üslûbuyla sorguluyor.
Her zamanki gibi bir kedi çizmiştim. Kuyruğunu kıvırmış posbıyıklı bir kedi ciddi ciddi oturmuş etrafa bakıyordu. Hayır etrafına değil; gözlerini belli bir yere dikmişti. Ama neresi olduğu belli değil. Tombulca bir kedi. Posbıyıklı sert görünümlü. Etrafında çitler. Çitlerin etrafında çiçekler uçan kelebekler.
Bir ev ya da bir kafe belki de bir mahalle; hemen karar veremedi. Masalar ve insancıklar parlayan bir güneş ve evin tepesinde bir havuz altında «Firuzağa» yazısı. Kedinin adı mı Firuzağa yoksa mahallenin mi? Ne o gün ne de sonrasında hiç sormadı.
Kıskançlık nedir bilmeyen ben... Sevgilimin bana olan aşkı ve tutkusunu kıskanmıştım... Ne kadar çok isterdim onun gibi duyumsayabilmek belki acı da olsa aşkı yaşamak; ama olmadı... Aşkı aramaktan vazgeçtim. Sevmeyi öğrendim çok sevmeyi... Sonra zaman geldi kendimi kandırdığım yapay aşklar yaşadım... İyi bir oyuncu olarak aşkı tattırdım kendime ta ki rolümden çözülene kadar... Ve sonra sizinle ilk tesadüfi tanışmamızın ilerleyen bölümlerinde beni şaşırttınız... Hiç tanımadığım bilmediğim etkileşimimin olmadığı bir insan olarak bana benzerliklerinizle... Zevkleriniz karakteriniz zekanız karizmanız aşık olmayı tercih edebileceğim çekici bir adamdınız... Sonra... Lanetli huyumla analiz etmeye başladım her şeyi. Durumumu sevgilimi sizi... Ve fark ettim ki ben hep sorguladıkça çözmüşüm aşkları dağıtmışım hiç izin vermemişim ki kendime. Aşk soru sormamakmış oysa. Bir dogma ilkel ama çok güzel bir duygu her şeye rağmen ve her şeyin üstünde... Ve ben. O kıskançlık nedir bilmeyen çağdaş yaşamın medeni kızı sorgulamalarla 'mantık'la aşksızlığa hapsetmişim kendimi hep bunu fark ettim... Ve insanların aşklarını kıskandım. Kim olduklarından bağımsız...