Geçmişte yaşadığımız hadiseler peşimizi bırakmaz. Sürekli veya kesintili olarak zihnimize hücum ederler ve düşüncelerimizi etkilerler. Halen yaşamakta olduğumuz hadiseler zihni organizasyonumuzu ve düşünce faaliyetlerimizi belirler ve etkilerinden kurtulmak kabil olmaz. Tüm bunlarla beraber geleceğe dair hayallerimiz ümitlerimiz ve hedeflerimizde zihnimiz baskı yapmaktadır.
Ruhi dünyamız ve zihni yapımız geçmişte yaşayıp bitirdiğimiz hadiselerden kurtulamamakta gelecekte yaşamayı ümit ettiğimiz hadiselerden vazgeçememekte ve içinde yaşadığımız hadiselerin darboğazında sıkışıp feveran etmektedir. Korkulardan kurtulmak endişelerden azade hale gelmek hayallerden sıyrılmak ümitlere kilitlenmemek mümkün olamamaktadır. Tüm bu baskılardan dolayı kişiliğimizin zaman zaman dimdik ayakta ama bazen de yamyassı yerlerde sürüklendiği vakadır.
Bizden zayıf olanlarla karşılaşmamız her an mümkün fakat bizden güçlülerle karşılaşmamız ise mukadder olan bir dünyada yaşıyor olduğumuzu kabul etmek zorundayız. Her iki durum arasındaki farklı ruh hallerinin birinden ötekine geçmek lüzumu hayatın artan hızına paralel olarak refleks haline gelmek zorunda kalmıştır...