Bugün Mustafapaşa adını almış olan Sinasos 1920'li yıllara kadar halkının çoğunluğu Rumlardan oluşan üç bin nüfuslu bir Kapadokya kasabasıydı. Ürgüp'ün beş kilometre kadar güneyindeki bu kasaba kendine özgü mimarisi eğitimli ve yetenekli insanlarıyla "Doğu'nun incisi" olarak anılırdı. 1924 yılında uygulanan Türk-Yunan nüfus mübadelesiyle vatanlarını terk etmek zorunda kalan Rumlar kasabalarından ayrılmadan önce Mübadeleye tabi tutulan başka hiçbir yerde örneği görülmeyen bir şey yaptılar: İki fotoğrafçı tutarak kasabalarının fotoğraflarını çektirdiler ve bunları bir albümde bir araya getirerek ölümsüzleştirdiler. Konaklar kiliseler okullar köprü ve çeşmelerin yer aldığı bu albüm gündelik hayattan görüntüleri eğlenceleri yerel kıyafetleri ve Sinasos toplumunun çeşitli simalarını da yansıtıyordu.
Kapadokya Rum cemaatlerinin tarihi konusunda derin bilgiye sahip olan Evangelia Balta'nın hazırladığı bu kitap "Doğu'nun İncisi Sinasos" albümündeki fotoğrafları Yunanistan'daki diğer kurumsal ve kişisel arşivlerdeki görsel unsurlarla zenginleştirirken Sinasos'un eski sakinlerinin anlatılarıyla birleştiriyor.
Sinasos'un zenginliği nereden geliyor?
İstanbul'daki Sinasosluların en eski geleneksel meslekleri havyarcılıktı yani Karadeniz ve Marmara Denizi'nin balıklarını tuzlama zanaatı. Sardalye uskumru çiroz palamut (lakerda) tuzluyor ve Rusya'dan getirttikleri siyah havyarın ticaretini yapıp Osmanlı İmparatorluğu'nun taşrasına dağıtıyorlardı. Bu zanaat sayesinde zenginleşerek köyleri Sinasos'u bir mücevhere çevirdiler. Her Sinasoslu ailenin İstanbul'un bir havyarcısında çalışan bir üyesi vardı.
İstanbul'daki Rumlarla ticari ilişkiye giren Sinasoslu bakkalların bir kısmı ayrı bir meslek dalını "boyacılar" esnafını meydana getirdiler. Boyacılar zamanla iki dala ayrıldı: daha eski olan küçük boyacılar; yağ ip üstüpü neft ve bez benzeri ürünler satıyordu. Büyük boyacılar ise İstanbul'dan geçerek Karadeniz'e çıkan ve dönen gemilerin gıda makine gibi her türlü ihtiyaçlarını karşılıyordu. Boyacılarda; patron müdür usta ve çırakların tümü Sinasosluydu. Dükkânın yönetim kademelerinde ve maaşlarda yükselmeler dükkânda çalışılan süre ve çalışanın zeka çalışkanlık ve verimliliğine göre saptanıyordu. İşten ayrılan yaşlıların yerini yanlarında çalışanlarla akrabaları alıyordu.
Konstandinos ve Eleni Kilisesi
Pazaryeri'nin ortasında Konstandinos ve Eleni adında küçük eski bir kilise vardı. 1700'lerde o dönemin yasalarına göre devlet Hıristiyanlara kiliselerini tamir etmeleri için sadece 80 gün süre verirdi. Bu yüzden köylülerimizin kiliselerini yıkıp yeni bir kilise inşa etmeleri çok zordu kilisesiz kalabilirlerdi. Fakat dedem Serafim Rizos ortaya atılarak kum kireç ve taş gibi malzemeleri hazırlamalarını kalfayı çağırıp planları hazırlamasını istemelerini söyledi. Öyle de oldu. Malzeme toplanır toplanmaz ferman çıkarılmasını sağladı ve hemen köye koştu. Malzeme hazır kalfa hazır bütün köy el ele vererek kilisenin yıkılmasına ve inşaata yardım etti. Kilise tam 80 günde tamamlandı Rizos da zenci kölesiyle İstanbul'a döndü. Oradan malzemelerin parasını yolladı. Pazar ayinleri ve bayramlar dışında okul törenleri Piskopos'un konuklarını karşılama törenleri köyümüzün resmi mevlitleri sultanın sağlığı ya da devletimizin ordusunun başarısı için dua okunması törenleri hep burada olurdu.