Eğer Nasrettin Hocanın fırkralarıyla bizlere vermek öğretmek istediklerinin ne ve neler olabileceğini üzerinde biraz düşünseydik ve onun fıkralarını böyle bir düşünceyle okuyup dinleseydik işte o zaman Nasrettin Hocaya asırlarca hiç ders almadan yalnızca gülmüş olmamızın gülünçlüğünü acı bir şekilde görecek ve öğrenecektik. Ama bu acı üzüntü verici bir acı değil içinde öğretici eğitici özellikleri olan tatlı bir duyguyla karışık bir acı olacaktı. Bu acı incitmeyecek kırıp gücendirmeyecek bir acı olacaktır.