Bir dere kıyısında yüksek bir duvar vardı. Duvarın üstüne de susamış dertli bir kişi çıkmıştı. Suya ulaşmasına susuzluğunu gidermesine o duvar engel oluyordu. Ansızın suya bir kerpiç parçası attı.
Suyun sesi bir sevgilinin sesi gibi tatlı idi. O adam suyun sesini dumak için duvardan kerpiç koparıp suya atmaya başladı. Sudan da Ey İnsanoğlu! diye ses geliyordu. Böyle kerpiç atmaktan sana ne fayda var? Adam cevap verdi: Ey su! Bu atıştan benim için iki fayda vardır.
Birinci fayda: Benim suyun sesini duymamdır. O ses susuzlara rebab sesi gibi pek tatlı gelir. Su sesi İsrafil'in sesine benziyor. Ölü bile bu sesten dirilmededir. Yahut da o ses İlkbahar günlerindeki gökgürültüsüne benziyor. Bu ses yüzünden bağlar bahçeler güzelleşir. Yahut da o ses kıyamet gününde Peygamber efendimizin asilere erişen şefaat nefesi gibidir. Yahut da o ses Ya'kub'un ruhuna ulaşan güzel ve latif bir Yusuf'un kokusu gibidir.
İkinci fayda: Koparıp attığım her kerpiçle duvar alçalıyor. Bu varlık duvarı yüksek bulundukça baş eğmeye yani secde etmeye engel olur. Bu toprak bedenden kurtulmadıkça eğilip ab-ı hayata secde etmek ve ondan daya doya içmek imkanı yoktur. Bu varlık duvarı üstünde bulunanlardan kim daha fazla susamışsa duvarın taşını kerpicini o daha çabuk koparır atar..
(Mesnevi b. 1192 II 1214)