Bu roman geçen yüzyılın gerçek kahramanlarının kısa bir öyküsüdür. Gerçek kahramanlar derken hiç de abartmıyoruz. Ömürlerinde komşu köyü bile görmemiş hayatı ve dünyayı kendi daracık çevrelerinden ibaret sanan ezik arkasız eğitimsiz "zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri bulunmayan" kitlelerin günün birinde dilini inancını yaşam tarzını bilmedikleri uzak ülkelere korkusuzca akmaları müthiş bir destan değilse nedir? Dahası kendi ülkelerinde bile horlanan aşağılanan insan yerine konmayan azminden emeğinden ve kas gücünden başka bir dayanağı bulunmayan bu insanların kısa sürede yeni yaşam koşullarına uyum sağlamış olmaları pek çoğumuzun aklının almayacağı Spartaküs'lerden bu yana yaşanmış en görkemli bir destandır.
Umuda Akan Nehir" 60'lı 70'li ve 80'li yıllar boyunca kendi öz topraklarından yaban ellere akan insanların umut dolu özlem dolu cesaret dolu yaşamlarının başarı yanılgı direnç ve olağanüstü mücadelelerinin sessiz çığlığıdır aslında. Ayrıca bu mücadeleye koşut olarak anayurtta yaşanan büyük kargaşa hesaplaşma ve alt üst oluşların kendi insanını yaban topraklara iten buna zorlayan bir aymazlığın da destansı bir anlatışıdır.