Bu kitapta belleklerden silinmek istenen kirli bir tarihin örgüsü sorgulanıyor. Korku ve kuşkuyla dokunan bu örgünün "faili meçhul bir siyasi cinayet soruşturması" ya da "bir trafik kazası" gibi elde olmayan nedenlerle ilmiği kaçınca bir anda tehlike sınırına giriliyor. Ortada siyasal karşıtlarına karşı sürek avı düzenleyen devletin silahlı bir gücünün yasaklı tarihi varsa tehlike de kaçınılmaz oluyor.
Bu noktada da sormak gerekiyor: Bir CIA ajanı olan Ruzi Nazar'ın hangi MHP'lilerle ilişkisi vardı? CIA Ajanı Frank Terpil'in silah sattığı MHP Genel İdare Kurulu Üyesi kimdi? İtalyan gladiosundan Licio Gelli İtalyan gladiocularla Türk ülkücülerin hangi haberalma örgütünün güdümünde çalıştığını söyledi? Onlarca soru var yanıt bekleyen. Örneğin Susurluk'tan sonra Haluk Kırcı'dan Muhsin Yazıcıoğlu'na İbrahim Çiftçi'den Can Özbay'a Yaşar Yıldırım'a herkes niçin "kullanılmış olmaktan" yakındı?
"Kanımız aksa da zafer İslam'ın" sloganlarıyla 111 yurttaşın hunharca öldürüldüğü Kahramanmaraş kırımı MHP'li ülkücülerce gerçekleştirilen en vahşi eylemlerden biri olmadı mı? Ülkücü Gençlik Derneği İstanbul İl Başkanı Recep Öztürk İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Ümit Doğanay ile İktisat Fakültesi Sosyoloji Kürsüsü Başkanı Prof. Cavit Orhan Tütengil'in öldürülmelerinde kilit isimlerden biri değil miydi? Mehmet Ali Ağca ve Yalçın Özbey'in yeraltı dünyasının ünlülerinden Abuzer Uğurlu'yla ilişkileri yok muydu? Ankara Oteli'nin lobisinde MHP'li Avukat Kürşat Özkan tarafından öldürülen Niyazi Adıgüzel Mevlut Işık ve Davut Çelik MHP'li ülkücüler değil miydi?
Son söz yine bir soru olmalı: Mazlumun zalimin insafına terk edildiği bu iklimde öyle sanıldığı gibi herkesin her şeyi kolayca unutmadığı bilinmiyor mu?
Erbil Tuşalp