Harun Mutluay yeni öykü kitabı "Karanlığın Kadife Örtüsü"nde eski İstanbul'da; Beyoğlu Üsküdar Kadıköy Fatih Tunusbağı'nda derin bir geziye davet ediyor okurlarını. Yer yer fantastik ve bir o kadar da yaşama bağlı sahici öyküler bunlar. Edebiyatın öyküdeki tadını özleyenlere...
"Birazdan oyunun en görkemli sahnesi başlayacak" dedi ürpertici bir sesle. Bunları diyerek delikanlıya yaklaşıp onun önce sağ sonra da sol gözünün alt ve üst gözkapakları arasına birer kibrit çöpü yerleştirdi. Sonra içi renksiz bir sıvıyla dolu küçük bir ilaç şişesinin içine sokarak doldurduğu enjektörün iğnesini genç çocuğun ellerine batırarak renksiz sıvıyı şırınga etti.
Masada oturan tabanca tehdidi altında çırpınıyordu. Öteki alaylı bir sesle
"Korkma" dedi "bana dua etmelisin. Bu iğneyi yapmasam dayanamazsın."
Sonra bana dönerek garip bir ses tonuyla "Beş on dakika sonra elleri iyice uyuşacak" dedi. "Hiç acı çekmeyecek. Endişelenmeyin" diye ekledi garip bir merhametle.
Bekleyiş başlamıştı. Sinirleri keman teli gibi geren dayanılmaz bir bekleyiş! Tanrılara adanan bir kurbanın olacaklara boyun eğen tavrıyla masada duran genç yabancı ve ben uğursuz bir ayini izlemek zorunda olan iki tutsaktık.
Karanlık boyutlar ülkesinin kraliçesi bir elinde tabanca esrarengiz bakışlarla ikimizi de dikkatle izliyordu. Birden tüyleri diken diken eden bir kahkaha duydum. Delilere özgü bir kahkahaydı bu...