Modern dönem öncesinde siyasal iktidarlar meşruiyet zeminlerini toplumun rızası üzerine kurmak iddiasında değildi. Ancak toplumun rızasını bir şekilde devreye sokmayan hiçbir iktidar sadece kaba kuvvetle zor kullanarak ayakta kalamaz kalamamıştır...
Çok partili hayata geçişle demokratik siyasetin sahneye çıkması dünya koşulları bir yana herşeyden önce Cumhuriyet rejiminin otoriter biçimde kendini tahkim etmesinin ardından mümkün olabildi. Demokrat Parti'nin siyasal sahneye çıkışı ile artık siyasal iktidarın toplumun rızasına müracaat etmesi sözkonusu oldu. Ancak bunu sadece tek yönlü bir müracaat olarak okumak yanıltıcı olur bu rızaya müracaat aynı zamanda mevcut sistemi topluma onaylatmak demekti.
Zira artık toplum Cumhuriyetin kurucu ideolojisi ve kurumları çerçevesinde rızasını dile getirecekti ve dolayısı ile kurucu ideolojiyi dolaylı yoldan onaylamış olacaktı. Bu açıdan bugün merkez sağ diye adlandırdığımız Demokrat Parti söylemi ile toplumun geniş kalabalıklarının siyasal hayata katılımı yönündeki büyük adım herşeyden önce Cumhuriyet rejiminin teyid edilmesi yönündeki en büyük adımdır.
Sonuçta Türkiye'de siyasal merkez demokratik siyasete geçişin başından itibaren merkez sağa yönelmiştir. Zira demokratik siyasetin öne çıkardığı toplumsal rıza çerçevesinde hiç değilse toplumun çoğunluğu söz konusu olduğunda toplumun duygu haritasında karşılık bulan yeri sağ siyaset söylemi kurgulayabilmişti.