Neredeyse yüz elli yıldır modernleşme ideolojisiyle yönlendiilen bir ülkede yaşıyoruz. Düşünce iklimimize Aydınlanma iyimserliği ve pozitivizmle malul bir "Batıcılık" ile tekrar etkrar gelenekler "icat ederek" (en son İslamcılık biçiminde) "özkültürümüze" dönmekten yana olan bir "gelenekçilik" arasındaki kısır çekişme hakim! Daha kimse modernliğin ne olduğu konusunda net bir görüşe sahip değilken işin içine postmodernlik tartışmaları da girince manzara iyice tuhaflaştı. Postmoderni modernlik öncesine dönüş imkanı olarak çarpıtanlar da çıkarken; solun malum bir kesimi bunu yeni bir tür gericilik diye görüp rehavetini sürdürmeyi seçti. Biz modernlilkle ilgili tartışmaların sosyalist solun kendini yeniden tanımlama girişimiyle doğrudan ilintili olduğunu düşünüyor ve bu tartışymaları vazgeçilmez buluyoruz.