Şehzade Cem kazanılan toprakların hanedanın ortak malı olduğu esası olan "ÜLÜŞ" veraset sistemine dayanarak ülke toprağından pay istiyordu. Toprakların bölünmesine karşı çıkan verasetin ikinci yüzüyle Sultan II. Bayezid kardeşine Kudüs'te oturması teklifini getiriyordu. Buna rağmen Kudüs'te yerleşmeye fırsat bulamadan padişah II. Bayezid'in şiddetli ölüm takibinde kalan Cem canını kurtarma telaşından Karamanoğlu Kasım Bey'in tuzağına düştü. Rumeli'ne geçiş izni için Rodos'la yapılan anlaşmaya rağmen Rodos'a adımını atar atmaz siyasî bir esir olarak alıkonuldu.
Padişah II. Bayezid Rodos şövalyelerinin reisi Pierre d'Aubusson'la Cem'i hiç koyuvermemesi şartıyla yılda elli bin altın vermek üzere anlaştı. Bu yüzden şövalyeler daimî gelir kaynağı olan Cem'i ellerinden kaçırma korkusundan onu Fransa'da sarp dağ tepelerinde kar kış kaleden kaleye taşıyıp 7 yıl hapsettiler. Sonunda Pierre d'Abousson'a sağlanan pek çok menfaatler karşılığında onun elinden alınıp papaya verilen Cem'inPapaların yüksek gelir kaynağı Cem'in esaretinin devamına bağlı olduğundan onu hoş tutmaya dikkat ettiler. Altı yıl süren göz altı süresince zarif kişiliği derin kültürü ile sırasıyla değişen papaların ziyafetlerinde hep yer aldı dikkat çekti. Papa Fransa Kralı VIII Cherles'a oğullarının Cem'le arkadaşlık ettiklerini ondan güzel konuşma öğrendiklerini söylemişti. Onların Cem gibi giyinip başlarına sarık sardıkları ise Vatikan Sarayı'nı süsleyen duvar resminde açıkça görülmektedir..
Bugün Şehzade Cem hakkında en çok eser yazılan bir kişi olarak bilinir. Avrupalı Türkologlar gençliğini haksız yere topraklarında esaretle geçirtilen Cem'in kişiliğiyle şairliğiyle ilgileniyorlar. Üzerinde oynanan karmaşık siyasî oyunları aydınlatmak maksadıyla sürekli yayımladıkları ciddî ilmî eserleriyle Cem'in güncelliğini koruyorlar.
Papa Hıristiyanlığı kabul ederse Avrupa devletlerinin kendisini Osmanlı padişahı yapacakları vaadinde ısrarlıydı. Kastamonu'da aldığı iyi eğitimin din terbiyesinin ona kazandırdığı vatan millet şuuru gibi kutsal ve manevî değerler esaret altında olmasına rağmen papanın bu çirkin teklifini şiddetle reddedebilecek cesareti ve onuru vermişti. Papa'ya cevabi: "Ben hod dinimi cihan saltanatına virmezem Osmanlı memleketi kanda kaldı" oldu. O kendisine yaşatılan bütün insanlık dışı esareti süresince ne ülkesini dinini ve ne de kendi şahsî gururunu düşmanına karşı küçültücü bir duruma Sultan Cem Osmanlı imparatorluk sülâlesinden aldığı sanatkârlık hünerine özel yeteneğini katarak yüzyıllar ötesinin de sanat habercisi oldu. Gazellerinde pişmanlık ipleri ile ördüğü mısralarını zengin hayal yüklü çizgilerle renkli tablo güzelliğindeki beyitlere yükleyerek çok zarif şiirler yazdı. O atasözleri ve mecaz zenginliği ile süslediği mesnevilerini ancak okudukça tadına varılacak duru güzel Türkçemizin en zarifi cümleleriyle tamamladı.