O sırada gündüzleri kaleme gidip gelirken bazı kere Aksaray Caddesi'nden sağa saparak Mukaddes Hanım'ın konağı önünden dolaşıp bir şekilde derdimi anlatacak bir çare bulmayı ümit ederdim. Bununla beraber oradan gelip geçtikçe Reyhan Ağa ekseriya ya konağın penceresi veyahut kapısı önünde gözüme ilişirdi. Reyhan Ağa durumu bildiğinden oradan geçtiğimi göre göre ne düşündüğümü anlar düşüncesiyle orada dahi normal kaidelere uymaya mecbur olup en fazla haftada iki-üç kere geçebiliyordum. Böyle hesaplıca geçmekle gerek kendimin ve gerekse sevgilimin ismini koruma gayretinde de bulunurdum. Yani bu şekilde hareket ederek bir sonuç elde edecek gibi gözükmüyordum. İşte oradan gelip geçtikçe pencerelere durumu hissettirmeyecek surette bakıp fazlasıyla kulak vererek yalnız Mukaddes Hanım tarafından bir işaret beklerdim. Bu hal üzere bir müddet daha geçti. Artık hasretimin şiddeti beni zorlayıp bıktırıyordu. Kalbimde filizlenen düşünceleri bir türlü atamadığım gibi onları gizlemekte dahi aciz ve çaresiz kaldım. Bununla beraber sırrımı kime açayım? Olsa olsa Tahir Ağa'ya açmalıydım.