Çağdaş seyyah Sevgi Ünal tarihin acısını paylaşabilmek için Güneydoğu'ya gidiyor; binlerce yıldır ayakta kalma sabrını gösterdikten sonra baraj kurbanı olmuş ve olacak taşlarla konuşuyor bu kitapta. Halfeti'de sulara boğulmuş yarım kalmış hayatı bir fıstık ağacı anlatıyor önce. Ardından Partenope ile Metiox'un aşk hikâyesini Belkıs'ın eksik mozaikleri dillendiriyor. Sular kabarıyor ve Cendere Köprüsü'nden havalanan bir kuş Nemrud'un tanrı heykellerine oradan Hasankeyf'teki El Rızk Cami'nin yanında tarihe bekçilik yapan taş evin eyvanına konuyor. Okur kuşun kanadından Güneydoğu'nun sabrını seyrederken taşları dinliyor. Duyduklarıyla bir kez daha sarsılıyor ve soruyor: Taşların ruhu var mıdır?