Osmanlı tarihçiliğinde 19. yüzyıldan itibaren biri dışarıdan diğeri içeriden olmak üzere iki paralel yorum hakim oldu. Bunlardan birincisi Oryantalist söylemin kurduğu Doğu'nun bir parçası alarak ele alıyordu Osmanlı'yı. Bu söylemde Doğu donmuş az gelişmiş pasif âtıl olanı ve Batı karşısında daima ikincil ve geriden geleni temsil ediyordu. Diğer bakış ise içerdendi ama o da en az Batılı yorum kadar silikleştiriyordu Osmanlı tarihini. İkinci bakışta Osmanlı gerileme momentinde yakalandığı için bir altın çağ varsayılıyor ve sonraki dönemler hiçbir yeni gelişme gösteremediği için suçlanıp bir kenara atılıyordu.
Her iki bakışta ortak olan nokta Osmanlı tarihinin 'içinden' nasıl göründüğünü nasıl zengin bir entelektüel geleneği tevarüs edip geliştirdiğini ve modern döneme bu mirası ne tür çabalarla intikal ettirdiğini hiç merak etmemeleridir. Oysa bu dönemlerde Osmanlı toplum ve devleti büyük dönüşümler geçirmiş ve kendisini modern şartlara başarıyla uyarlamasını bilmişti.
Prof. Dr. Aykut Kazancıgil'in Osmanlılarda Bilim ve Teknoloji adlı eseri genellikle olmadığı iddia edilen bilim ve teknoloji alanlarındaki gelişmelerin yanında Osmanlı Devleti'ndeki bilim ve eğitim kurumlarının vücuda getirdiği büyük bilgi birikimini derli toplu bir şekilde ve 'içeriden' bir bakışla okuyucunun önüne koymaktadır. Yazarın söylediği gibi Osmanlıların bilim ve teknoloji alanlarındaki durmak bilmeyen çabaları olmasaydı ne imparatorluk 6 asır ayakta kalabilir ne de Türkiye Cumhuriyeti'ndeki bilim hayatı bugünkü canlılığına ulaşabilirdi.