Tarihte bâzı şahsiyetler vardır. Bunlar hakkında yazılan kitaplara baktığınızda yazarların iki grup olduğunu görürsünüz. Birinci gruptakiler o şahsı ifratla aşırı şekilde överken diğer taraftakiler de aşırı şekilde yererler. Yüceltici ve indirgemeci olarak yaklaşılan böyle şahıslara misal çoktur. Meselâ Hz. İsâ bunlardandır. Hıristiyanlar onu makamının çok ötesine çıkarıp haşa Allah'ın oğlu tayin ederek ilahlaştırırken; Yahudiler de ona düşmanlık besleyip kinlerini onu öldürmeye teşebbüse kadar ilerletmişlerdir. Böylelerinden bir başka şahıs Hz. Ali'dir. Haricîler ona düşmanlıkta çok aşırı giderek sonunda kendisini şehid etmişler; Şianın bir grubu (rafizîler) ise onu ilah ve peygamber ilan etmişlerdir. Bir diğer şahıs Muhyiddin ibni Arabîdir. Bir grup kendisini şeyhü'l-ekber=en büyük şeyh ilan ederken; bir başka grup aynı şahsa şeyhü'l-ekfer=en kâfir şeyh diyebilmiştir.
Böylelerden birisi de Sultan Abdulhamid'dir. Kimileri kendisini Kızıl Sultanlıkla damgalarken; kimileri de onu Ulu Hakan Cennetmekan Sultan olarak vasıflayarak oldukça yüceltmişlerdir. Acaba gerçek nedir? İşte elinizdeki kitapta ve serinin diğer eserlerinde Abdülhamid'i tarafgirlikten uzak gerçekçi bir yaklaşımla doğru olarak tanıyacaksınız.