Reddedilmenin köleleyen bir yasası vardı: Gözleriniz ardında birikmiş yenilgilerinizle yürüdüğünüz hayat sizi yenilgilerinize duyarsız bir yüzün acımasızlığıyla kapıdan geri çevirdiğinde yalnızca yüzünüz kapı örtmüyor başarıya heveslenmiş yenik ömrünüzü de orada mağlup ediyordu ve siz merhem istediğiniz kolu kesmekle yaralarınızdan azat eden bu tavra acıları silinmiş benliğinizi temiz bir sayfa olarak adıyordunuz... Hem yaralarınızdan kurtulmanın sevinci hem de kolunuzdan olmanın acısı içinizde: Tutku ve umut... Acı iyileşmek kılığında size aşk vaat ediyordu...
Ömrünüzün özetiyse yalnızca o kelimeydi:
Yeniklik... Ardından postunuzu sarmış ateşiyle ruhunuzu kavuran zafer hırsı...
Kendinizi yenilgiyle ikizleştirdiğinizden hangi ava yeltenseniz yenilgilerinizle koşuyor; tutkulu bakışlarınızda mağlup edilmiş tarihinizi tanıştırıyordunuz... Köleliğe bu yüzden karşıydınız... Aşk sizi köleleştiriyordu... Avdınız çünkü...