Rutubetli hava yürüyüşümü ağırlaştırıyor ayaklarımın denetimini yitiriyorum. îki ayağım sanki iki palet; yürürken elimde olmadan dışa doğru açılıyor. Yazın dağlara yürürdüm eskiden ya da yüzerdim; üç yaz oldu denize girmiyorum. Hiçbir zaman hanım hanımcık adımlar atabilen biri olmadım uçar gibi kaçar gibi bir tepeye tırmanıyor bir maniayı aşıyor gibi yürürdüm. Bir müzik sesi ulaştığında kulaklarıma mesela Reşid Behbudov'dan Azeri bir parça duyduğumda derinlerime kök salmış biri yeşil dağlardan koparılmış bir büyükanneannesi olan Çerkez kızı dans adımları atarak havalara sıçramak isterdi. Yürürken bastığım yere dikkat etmediğimi söylerdi Halil; uzun yürüyüşlerimizde iki üç kez düşmekten kurtarmıştı beni. Orada bir çukur şurada sürpriz bir basamak daha ileride hesaba katılmayan bir boşluk ve ben yeryüzüne değil gökyüzüne bakarak yürümek istiyorum. "Salınarak yürümeyin öyle" derdi Zehra eskiden Betül'le ikimize ki özellikle benim salınarak yürüdüğüm hiç söylenemezdi. "Yürürken melekleri hatırlamalı melekleri hatırlatmalıyız." "Sen melek değilsin ben de değilim; hem meleklerin nasıl yürüdüğünü de bilmiyoruz." "Ne bileyim işte sokakta yürürken kadınlığı öne çıkmayan bir kadın bir hanımefendi gibi yürümelisin."