Doğu ile Batı'yı ayıran kültürel sınır tarih boyunca hep toplumsal alışkanlıkların mimarisiyle inşa edildi. 16. yüzyılda gündelik hayatın merkezine yerleşen kahve hem
bir alışkanlık mimarı hem de rağbet gördüğü toplum adına konuşan gözü pek bir
sözcüydü. Zihniyet dünyamızın tortulaşmış yasaklarını onun sayesinde fark edebildik. Ama daha da önemlisi bu koyu ve acı içeceğin cazibesine kapılarak bir sohbet
halkasına girip birbirimizi tanımayı öğrendik.
Kahvenin büyüsü kahvehaneleri yarattı. İslam coğrafyasında şekillenen siyasi muhalefet ve sosyalleşme bu mekânların çatısı altında bir anlam kazanmış toplumsal
haberleşmeden ahlak dünyasına mimariden eğlence hayatına uzanan yol boyunca
bu mekânların varlığı önemini hep korumuştur.
Kahvehaneler Doğu'nun ruhunu arayanlar için öncelikli bir gözlem alanıdır. Doğu'da
Kahve ve Kahvehanelerbu alana farklı açılardan yaklaşan tarihçi sosyolog ve etnologların İstanbul Selanik Kahire Şam Halep Tahran ve Cezayir'i kuşatan toplumsal
coğrafya üzerindeki araştırmalarını bir araya getiriyor.